Mini Öneri 9: Ödül – Ceza

  1. Sınır Nedir? Neden Önemlidir?
  2. Psikososyal Gelişim Basamakları Sınır Kavramını Nasıl Açıklar? Sınır Bilinci Gelişimsel Olarak Nasıl Gelişir?
  3. Ceza Neden İşe Yaramaz?
  4. Ödülün Gizli Tehlikeleri Nelerdir?
  5. Ödül ve Ceza Yerine Sınır
  6. Sınır Koymak Neden Zor Gelir?
  7. Sınır Koyarken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Sınır Nedir? Neden Önemlidir?

Sınır, bebeklerin ve çocukların neyi yapabileceğini, neyi yapamayacağını belirleyen yani hareket edebileceği alanı netleştiren yapısal işaretlerdir. Sınırlar çocukların davranışlarının çerçevesini belirler. Çocuğun önceden hareket alanını bilmesi sağlanmalı ve davranışlarını bu çerçeveye göre düzenlemesi beklenmelidir. Sınır koymak çocuğun hareketlerini kısıtlamak değil aksine özgürleşebilmesi için alan yaratmaktır. Böylece anne babalar ya da çocukla birincil ilgilenen kişi/kişiler çocuklarının hareketlerini daha rahat anlamlandırabilir ve davranışlarının altında yatan motivasyonu fark edebilirler.

Çocuklara sınır koymanın diğer bir nedeni ise gelişimlerinin kesintisiz devamı için güvenliklerini sağlamaktır. Bu nedenle sınırların bir anlamı olmalı ve anne babanın arzusundan çok çocuğun ihtiyacını karşılamaya yönelik olmalıdır.

Çocuklara sınır koymak onların güvenliğinden sorumlu olan anne babaların görevidir. Sınırsız yetişen çocuklar kendilerine sonulmuş gibi gözüken tüm imkânlara rağmen kendilerini yalnız ve ilgisiz hissederler. Sınırlar çocukların kendilerini güvende ve kabul edilmiş hissettikleri alanlar yaratır. Sınırlar olmazsa bireysel özellikleri ve kişilikleri de oluşmaz.

Aşırı kontrollü, kontrolsüz ve tutarsız sınırlar sağlıklı keşifleri engeller, öğrenme fırsatını sınırlar. Dengeli özgürlük ve kontrol sağlayan sınırlar sağlıklı gelişme için en uygun ortamı sağlar. Sınırların belirsiz, tutarsız ve kontrolsüz olması çocukların kendi davranışlarını düzenlemelerini engeller.

Sınırlar belirlenirken çocukların ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Gereksinim ve beklentilere göre yeniden düzenlenebilmelidir.

Ailelerin limit koyması öncelikle çocukların güvenlikleri için gereklidir. Bu dönemde otonomi ve benlik kavramlarını geliştiren çocuklar fiziksel olarak daha aktif bir şekilde fiziksel ve sosyal çevreyi keşfederler. Sınır koyma standart oluşturma, kurallar, hedefler ve diğer sosyal beklentiler açısından da verilir. Çocuğun dış uyarana gerek kalmadan kendini kontrol etme kapasitesini arttırır.

Sınırlara duyulan ihtiyaç aşağıdaki gibi sıralanabilir.

  1. Çocuklar gelişimlerini yönlendirmek için sınırlara ihtiyaç duyarlar. Sınırların olmadığı yerde karışıklık vardır. Çocuklar karışıklıktan mutlu olmazlar, hoşlanmazlar. Sınırlar çocukların hareket alanını belirler ve böylece onlarla ilgilenen kişilerle ilişkilerinde daha az stresli olmalarını sağlar. Karşılıklı saygı oluşumunu destekler.

 

  1. Sınırlar çocuğa kendi davranışlarının sorumluluğunu alma becerisi kazandırır. Böylece ileriki yıllarda tanışacağı dış çevre ile baş etmesi için beceriler kazanmış olur.

 

  1. Çocuklar ve bebekler hiç tanımadıkları bir dünyayı keşfederken bazı yönlendirmelere ihtiyaç duyarlar. Hiç bilmediğimiz yerlere giderken nasıl ki adrese, haritaya ihtiyacımız var, çocukların da kurallara ihtiyacı vardır aksi halde kaybolurlar.

 

  1. Çevreyi tanımak ve öğrenmek için bazı ipuçları gereklidir. Her şeyin mümkün olduğu yerlerde aslında hiçbir şey mümkün değildir. Özellikle tehlikede olduğu alanların belirlenmesi ve sınırlandırılması gerekir. Bunun sağlanması için çocuklara güvenli alanlar yaratılmalı ve keşif duygusu desteklenmelidir.

 

  1. Çocuklar sınırlar sayesinde onları koruyan ve kollayan birileri olduğunu hissederler. Bu his onların davranışlarını kontrol etmelerine yönelik motivasyon sağlayacaktır ve güvende hissedeceklerdir. Nasıl ki bebeğinizi fiziksel temasla sarmaladığınızda kendisini güvende hissediyor sınırlar da görülmez bir şekilde güvende oldukları hissini yaşamalarını sağlar.

 

Psikososyal Gelişim Basamakları Sınır Kavramını Nasıl Açıklar?

 

Approximate Age[2]

Virtues

Psycho Social Crisis [3]

Significant Relationship[2]

Existential Question[2]

Examples[2]

0–2 years Hopes Basic Trust vs. Mistrust Mother Can I Trust the World? Feeding, Abandonment
2–4 years Will Autonomy vs. Shame and Doubt Parents Is It Okay To Be Me? Toilet Training, Clothing Themselves

 

Psikososyal gelişim basamaklarına baktığımız zaman sınır koyma, kural öğretme yaşlarının hayatlarının temel gayesinin otonomi kazanmak olduğunu görüyoruz. Aslında özgür olma kurallarla çatışan bir kavram gibi görünse de öyle değildir. Aksine çocuklar sınırlarını bilirlerse özerkleşebilirler, birey olabilirler.

Bebeklerin ilk dönem kaygıları ihtiyaçlarının hemen giderilmesidir. Sonraki dönemlerde bu süre uzasa da yine ihtiyaç giderme üzerinden ilişki geliştirirler. Zamanla hangi davranışın karşıdakinin çıkarlarına ters olduğunu öğrenmeye başlarlar ve haz ilkesi 2. Plana geriler.

Bizlerin erken çocuklukta beklediği çocukların verilen yönergeleri takip edebilmesi ve kendi davranışını gözlemleyebilmesi, gelecekteki daha büyük hazlar için şimdiki haz arzusunu geciktirebilmesidir. Bu özelliklerin gelişmesi çocuğun otonom gelişimi, kendini regüle edebilme becerisi gerekir. Bu durum kendi isteklerini başkasının bütünlüğüne ve iradesine zarar vermeden yerine getirme olarak da bilinir.

Bu zamanlar çocukların kendilik gelişimleri, farkındalık ve kendilerini regüle etme dönemleridir. Bu ne demek? Artık bebeklikten çıkıyorlar ve büyüyorlar. Büyümeyle birlikte yeni beceriler ediniyorlar ve edindikleri becerileri hayata geçiriyorlar demektir. 0-2 yaş hazzını ertelemekte zorlanan bebek geliştikçe daha uzun süreler ağlama krizlerine girmeden erteleme yapabilecektir. Bu onların self regülasyon becerilerinin gelişiyor olduğunu gösterir.

Self regülasyon (SR) kavramı, kendini kontrol etme, otonomi ve sosyal yeterlilik ile birlikte ele alınır. Çocuğun seçeneklerini değerlendirmesi, girişim yapması direkt olarak kişisel hedeflerini elde etmesi ile bağlantılıdır.

SR bir isteğe cevap vermek, sosyal beklentilere göre aktivite başlatmak ve devam ettirmek, hazzı geciktirebilmek, arzu edilen davranışı kural koyucu olmasa da devam ettirebilmek şeklinde açıklanabilir. İtaat etme ve kendi bildiğini okuma skalası arasındadır.

Çocuğun tüm bunları yapabilmesi için sosyal olarak doğru olan davranışın ne olduğunun farkında olması gerekir. Yani sosyal yeterliliği olan çocukların kurallara uymaya daha meyilli olduklarını söyleyebiliriz. Diğer anlamda da çocuğun ailenin değerlerini ve yönergelerini korku ortamında olmaksızın ne kadar içselleştirdiği ile ilgilidir.

Çocuğun kendisini regüle etmesi sosyal olarak uygun olan davranışın ne olduğu, bunu öğrenmesi, uygulaması ve sürdürmesi ile alakalı ise anne-baba eğitimi sandığımızdan daha önemlidir.

12-18 aylık dönemde çocukların işleme aldıkları şema kontroldür. Bu yaşlarda çocuklar belli yerlerde hangi sosyal davranışın uygun olup olmadığı bilgisini içselleştirmeye başlarlar. Tabi ki çocuklar bunu tek başlarına yapacak kapasitede değillerdir. Uygun davranışı gösterebilmek için annenin sinyali ve uygun davranışın hatırlatılması gerekir. Bu yaşlarda uygun ipuçları eşliğinde uygun davranışı ve buna eşlik eden duygusal tepkileri öğrenirler.

24-42 aylık dönemde self control başlar. 2. Yaşlarda artık uygun olanla uygun olmayan ayrışmaya başlar. Çocuklar standartları, kuralları öğrenirler ve suçluluk, utanç, gurur gibi duyguları değerlendirebilirler. Bu yaşlarda özellikle çok hoşlarına giden, arzu ettikleri haz nesnesini ertelemekte zorlanırlar.

36-60 aylıkken ise kendini kontrol etme davranışı tam anlamıyla görülebilir. Bu yaşlarda çocuklar sosyal onaylanma-onaylanmama kavramını algılarlar ve kendi değerlendirmelerini kullanarak karar verirler. Ortamın değişen beklentilerine daha kolay uyum sağlayabilirler. Kendilerini gözlemleyebilirler ve gözleme dayanarak davranışlarını bir yetişkin gözleminde olsalar da olmasalar da düzenleyebilirler.

2-6 yaşları arasında çocukların dışa vurumsal davranış problemleri sergilemesi bir noktaya kadar anlaşılabilir. Ancak kendilerini regüle etme becerileri arttıkça daha gelişmiş iletişim kanalları kullanırlar.

Sınır koyarken negatif duygusal ton ve güce dayalı stratejilerin, kısıtlama, güç kullanma ve cezalandırma gibi, tamamen işe yaramaz olduğunu ve beraberinde olumsuz, istenmeyen davranış örüntülerini getirdiği görülmüştür. Zaten 36 aya kadar çocukta konsept kavramı gelişmediği için işe yaramaz. Davranış problemlerine yol açmasının nedeni de çocuğun motivasyonuna odaklanmamak, duygusal acısına tepkisiz kalmak ve yaptıklarını mantık çerçevesine oturtmamaktır.

Limit koyarken yapmamız gereken ise o davranışın neden gerektiğini mantık çerçevesinde açıklamaktır.  Limitler açık bir şekilde belirtilmeli ve net olmalıdır.  İşin özü şu ki açık şekilde çizilen sınırlara yönergeler ile çocuğun uymasını bekliyoruz eğer uymazlarsa yaşlarına uygun bir şekilde bu davranışı onaylamadığımızı belirtiyoruz ve farkındalık geliştirmelerini bekliyoruz. Bu davranışım neden uygun olmadı şeklinde. Aynı zamanda çocuğa neyi yanlış yaptığına dair duygusal farkındalık da geliştirmesi konusunda yardımcı olmuş oluruz. Gelişimsel olarak uygun olan yöne kanalize olmasını sağlarız. Net şekilde çizilen sınırlar ve sonrasında gelen geri bildirimler çocuğun muhakeme gücünü de arttırır.  Bir iş yerinde çalışıyorsunuz patronunuzun sizden ne istediğini bilmiyorsunuz yapıyorsunuz bir şeyler sonra gelip kızıyor ya da yaptığınız hiçbir şeye tepki vermiyor ne hissedersiniz. Artık buna mobbing deniyor ve dava açıldığında insanlar ciddi tazminatlar kazanıyorlar.

Çocuğun sosyal, bilişsel ve akademik yeterliliği arttıkça ilerideki daha büyük hazlar için şimdiki küçük hazları daha uzun süre bekletebilir. Bu bekleme süresinin daha uzun olduğu çocuklarda görülmüş ki bu çocuklar planlama, düşünme, mantık kurma, stresle baş edebilmede ergenlikte daha iyiler. İkili ilişkilerinde ise duygusal kırılganlıkları daha az, çatışmaları az, kendilerine değerleri daha yüksektir.

Sonuç olarak, anne babaların etkin şekilde limit koyduğu ailelerin çocukları ileriki yıllarda karşılaştıkları sorunlarla baş etmede kendi içsel kaynaklarına yönelerek daha etkin stratejiler geliştirebiliyorlar. Bunu öğretmek ise onların bakımından sorumlu olan kişilere kalıyor. Bunun yerleşmesi 5 yaşına kadar büyük oranda oluyor ama aksi durumlarda hiçbir şey için geç kalınmış değil daha uzun süre alır yerleşmesi ama yine de olur.

18-30 aylar arası aşırı karşı gelme davranışları görülebilir. Bu normaldir. Gelişimin gerektirdiği bir süreçtir.

 

 

 

Ceza Neden İşe Yaramaz?

Ceza güvensiz bağlanmaya neden olmaktadır. Ceza uygulanan çocukların keşfetme ve öğrenme arzularının düştüğünü, zihin gelişimlerinin yavaşladığını; saldırgan davranışlarının, kaygı, depresyon, intihar olaylarının arttığını söyleyebiliriz. Bir kere ceza bebeklerde ve çocuklarda duygusal zedelenmeye yol açar. Bebek & çocuk canım nasıl hatırlasın, zaten unutur demeyin. Beden hatırlar. Çocuklarınızı şartsız ve koşulsuz bir şekilde sevmelisiniz. Sizin sevginizi almanın bir koşula bağlı olduğunu düşünmelerini istemeyiz.

Öncelikle sınırlar asla ceza olarak algılanmamalıdır. Ceza vermek işe yarayan bir teknik olsaydı her sorunumuzu bu yolla çözebilirdik. Araştırmalar çocukların ceza verilerek öğrenmediğini gösteriyor. Disiplinli olmak, çocuğa sınırlar koymak ise onun gelişimini sağlayacak güvenli bir çevre yaratma açısından gereklidir. Ceza vermek, fiziksel şiddet uygulamak uzun vadede çocuğa utanç ve umutsuzluk duyguları yükleyerek kalıcı zarar görmelerine neden olacaktır. Bu nedenle karşılıklı konuşmak, sınırların neden gerekli olduğunu anlatmak çok önemlidir. Diğer taraftan çocukların istediklerini ceza ya da şiddet yoluyla yaptırabileceklerini öğrenmelerini istemeyiz. Bunu kendi hayatlarında kullanacaklardır.

Ceza neden işe yaramaz, kısaca bakarsak:

  1. Cezalandırılan bebekler & çocuklar tam olarak neyi yapmamaları gerektiğini anlamazlar. Bu nedenle cezalandırılmaları tüm bir öğrenme sürecine mal olabilir. Sınırlar ise hangi davranıştan neden kaçınması gerektiğini öğrettiği için gelecekteki keşiflerini sağlıklı şekilde devam ettirmesini sağlar.
  2. İstenmeyen davranışı yapmamayı değil isteklerini yaptırmanın şiddetten geçtiğini öğrenirler. Yani farklı bir öğrenme süreci işler. Böylece saldırganlaşırlar.
  3. Herhangi bir geri bildirim verilmeden bunu yap çünkü iyiliğin için ya da ileride ne demek istediğimi anlarsın demek bir yere varmayacaktır çünkü çocuklarda öyle bir olası geleceği tahayyül edecek bilişsel kapasite yoktur. Bebekler kurallar onlar için de mantıklıysa ve yaşlarına uygunsa buna karşılık verebilirler.

 

Ödülün Gizli Tehlikeleri Nelerdir?

 

Çocukları ödüllendirmekte ne var diyebilirsiniz. Elbette çocuklara ödüller vereceğiz, hedefler koyacağız ama ipin ucunu kaçırırsak hiç istemediğimiz sonuçlarla karşılaşabiliriz. Sık sık ödüllendirmek de sık sık cezalandırmak kadar tehlikelidir ve kaçınılması gerekir.

 

  1. Sıklıkla ödüllendirilen bebekler, ödül alamadıkları zamanlarda neyi yanlış yaptıkları konusunda bir anlam veremezler ve kaygı yaşarlar.
  2. Ödül duygu bastırıcı olarak kullanıldığında ileriki yaşlarda psikolojik sorunlara yol açabilir. Bazı durumlarda bebeklerin ağlamasına izin vermek gerekir. Böylece birikmiş duygularını yansıtırlar ve duygusal olarak rahatlarlar. Önemli olan duygularını iyi tahlil etmek ve onlara geri bildirmektir.
  3. Ödül ile sorun çözdüğünüz zaman istenmeyen davranışı neden yaptığına dair bir öngörü oluşmayacaktır.
  4. Çocuklar ödül aldıkları zaman davranışa sadece ödül oldukça devam etme davranışı geliştirirler. O ödüle ilgilerini kaybetmeleri de olasıdır.
  5.  Ödülden önce severek ve isteyerek yaptıkları bir işi ödül işin içine girdiğinde ödül için yapmaya başlarlar. Doğal motivasyon kaybolur.

 

Ödül ve Ceza Yerine Sınır

Sınırlar eğer çocuğunuzun ihtiyacını bir şekilde karşılıyorsanız sakıncalı değildir. İhtiyacı karşılanmayan çocukta yaşının gerektirdiği güven duygusunu geliştiremez. Sınır koymadan önce çocuğunuza hayır demenin ne derece güç olduğunu düşünün ve size ne hissettirdiğine odaklanın. Olabildiğince az hayır demek ve bu kelimenin gücünü arttırmak için çevre kontrolü yaparak etrafı onlar için daha güvenli hale getirebilirsiniz.

Sınır Koyarken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Sınır koyarken ihtiyaç kavramı çok önemlidir. Gözlemleyin ve düşünün çocuğun o sınıra neden ihtiyacı var. Kendinize bir cevap verebilirseniz çocuğunuza da verebilirsiniz. Çocuklar arzu ettikleri şeyin neden önlendiğini bilmezlerse yapmaya devam ederler. Aynı zamanda kendinin anlaşılmadığını hissedebilir. Çocuğunuzun anlamayacağını düşünseniz bile açıklama yapmaktan geri durmayın.

Madde madde bakacak olursak,

  1. Öncelikle çocuğun ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalı. Bunun için iyi bir gözlem gerekir. Yaptıkları davranışı neden yapıyorlar, daha dikkatli baktığınızda altında bir duygu ve düşünce göreceksiniz. Size her ne kadar mantıksız gelirse gelsin bu düşünceye önem verin ve kural koyarken göz önünde bulundurun. Bu davranışı yaparken kazancı ne diye düşünmek de işe yarayacaktır. O kazancı daha fazla alamadığında ya da o kazanımı başka şekilde elde ettiğinde (ihtiyacı karşılandığında) davranışa devam etmeyecektir.

 

  1. Kendi duygularınıza kulak verin. Çocuklar bir davranımda bulunduklarında neden sinirleniyorsunuz? Kendi duygularınıza yönelmeniz ikincil duygulanımdan kaynaklanan sorunların çözümüne katkıda bulunur. Gereksiz yere sınır koymamış olursunuz.

 

  1. Daha farklı nasıl davranılabileceğini masaya yatırın ve konuşun. Çocukların sınırlarının neler olduğunu bilmeleri lazım. Aksi halde kendinizi sürekli birilerine kızarken bulabilirsiniz. Nasıl davranmaları gerektiğini bilmeden onlardan sizin istediğiniz gibi davranmalarını beklemek boşuna kürek çekmeye benzeyecektir.

 

  1. Sınır konusunda ailedeki herkesin görüş birliğine varması gerekir. Herkes kurallar konusunda ağız birliği yapmalı. Birinin evet dediğine diğeri hayır dememeli. Birine gereksiz gelen kural diğeri için önemliyse kaos yaşanacaktır. Kuralları çocuklara açıklamadan önce siz kendi düzeninizi sağlayın. Üzerinde anlaştığınız kuralları tutarlı şekilde uygulayın. Birbirinizi bu anlamda kontrol edebilirsiniz.

 

  1. Nelerin yapılmayacağını söylemek yerine nelerin yapılmasının uygun olduğunu söyleyin. Sürece çocukları dâhil edin.

 

  1. Kurallar konusunda çok açık ve net olun. Kuralların anlaşılır ve denenebilir olmalıdır.

 

  1. Yapmasını istediğiniz davranışı sık sık hatırlatmanız gerekebileceğini unutmayın. Bebekler 18 aya kadar kuralları anlamakta zorlanırlar onun için tekrar tekrar söylemek gerekli olabilir.

 

  1. Kurallar konusunda kendinizi çaresiz hissetmeyin. Çocukların bize ihtiyacı var, onlara yardım etmeliyiz diye düşünün.

 

  1. Sınır oluşturuyorum derken kurallar içinde boğulmayın.

 

  1. Kural koyarken gerekli olup olmadığını sorgulayın.

 

  1. Kuralların zamanla esneyebileceğini unutmayın.

 

  1. Kurallar konusunda yaşadığınız bir sıkıntı olursa hemen dile getirin, biriktirmeyin.

 

  1. Güç mücadelesine girmeyin. Unutmayın siz yetişkin olarak oradasınız, çocukların itirazlarına karşı güçlü olun. Bağırıp çağırmak bir işe yaramaz.

 

  1. Uzun nasihatler bir işe yaramayacaktır. Bunun yerine kısa ve net cümlelerle derdinizi anlatın.

 

 

Sınır Koymak Neden Zor Gelir?

 

  1. Çocuklara hayır demenin onları kısıtlayacağı düşüncesidir. Hâlbuki çocuklar sınırlar olduğunda daha verimli çalışmalar yaparlar. Başı sonu olmayan bir ödevi yapmak mı daha kolaydır yoksa başlangıç bitiş tarihi olan ödevi mi? Sınır koymak yanlış bir davranış değildir.
  2. Kendi yetiştiriliş tarzından daha farklı yetiştirmek ise diğer bir nedendir. Önceden çocuklar için her şey yasakmış ve alanları çok kısıtlıymış. Bunu bugün bile söyleyebiliriz ancak sınır koymak yasaklamak değildir. Bu nedenle çocukları mahrum bıraktığınızı düşünmeyin. Bunu onların iyilikleri için yapıyorsunuz. Onlara emir verdiğinizi düşünmeyin sadece yapısı belli olan bazı şeyler yapmasını istiyorsunuz.
  3. Yetişkinler çocuklarla geçirdikleri zamanın çatışmasız geçmesi için kural koymaya çekinebilirler.
  4. Çocukların karşı gelmelerine karşı güçlü durmak. Kurallar bazı çocukların alışkın olmadığı yapıyı oluşturduğu için buna karşı gelebilirler. Yetişkinler olarak güçlü olmamız ve söylediğimiz şeylerin arkasında durmamız lazım. Zaman zaman kuralları esnetmek için geçirebilecekleri öfke nöbetlerinden ağlama nöbetlerinden kendinizi sorumlu tutmayın. Bundan kaçınmak sınır koymayı güçleştirebilir.
  5. Ağlamaya katlanamamak. Çocuklar istediklerini elde etmek için ağlamayı öğrenmemeliler. Kuralları oluşturmak için bir nebze ağlamalarına katlanabilmeliyiz.

 

Çocuklara uygun yapısal olan sınırlar koyarak nasıl davranıp nasıl davranamayacaklarını, bunların nedenlerini açıklayabiliriz. Hatta kimi durumlarda açıklamak yeterli olmayabilir. Bu durumlarda ise göstererek öğretmemiz gerekebilir. Bunu yapmak yasak demek yerine bu davranışı yapmak daha uygun diyerek yaklaşabiliriz.

Kimi zaman çocukların da karar süreçlerinin içinde olması kendilerini disipline ederek kendi sınırlarını çizmelerini sağlayabilir. Karar sürecinin içerisinde olan çocuklar kendi katkılarıyla oluşan sınırlara daha fazla uyarlar. Çocuğa fikrini sormanın artık sizi dinlemeyeceği anlamına gelmediğini bilin. Önemli olan sınırları belirlemek için onlarla konuştuğunuzda izin alır gibi sormamak. Nasıl istersin bunu böyle yapalım mı demek yerine ona seçenekler sunun ve bu seçenekler üzerinde konuşun. Alınan kararda payı olmazsa o kararı uygulamak için motivasyonu da düşük olur.

Çocukların kurallara daha fazla uymasını sağlamak için yapılacak şeylerden bir tanesi de kuralları bir yere yazmaktır. Bu yer genellikle çocuğun sıkça gördüğü, gün içerisinde sıkça karşılaştığı bir yer olmalıdır. Kuralların anlaşılır yazılması önemlidir. Kuralların tutarlı bir şekilde uygulanması, herkesin kurallara uyması ve istisnaların olmaması gerekmektedir.

Çiğdem Akyıldız

Vizyon Psikiyatri & Psikoterapi

Tel: (0216) 360 05 70

 

 


Şub 09, 2014 | Category: MiniÖneri | Comments: none

2. Kitabımız Yayınlandı!!!!


Haber Bülteni Aboneliği

Haber Bülteni
Etkinliklerimizden haberdar olmak ve çocuğunuzun gelişimi ile paralel özel bültenlerden yararlanmak için kayıt olabilirsiniz..
E-mail: *
Çocuğunuzun Doğum Tarihi:
Çocuğunuzun Cinsiyeti:
Özellikle İlgilenirim!




* Minimum Gerekli Alan E-Mail'dir.




bottom